''Matrix sadece bir film değil, aynı zamanda doğu mistisizmiyle yoğurulmuş Batı felsefe, teoloji ve edebiyatının bir gövde gösterisi; uzak doğu dövüş sanatları ve silahlı kovalamacalarla çeşnilendirilmiş görselliğiyle gözümüze, edebî ve felsefî boyutuyla zihnimize hitap eden “Zekeriya Sofrası” misali bir ziyafet. Bence Matrix’i bu kadar ilgi çekici yapan, birçok farklı perspektiften -sinematografik, edebî, felsefî, dinî vs.- değerlendirilmeye müsait oluşu. Ben Matrix’i bir tekst olarak ele aldım ve satır aralarını okuyarak edebi ve felsefî yönlerden ne anlamlar taşıyabileceğine dair önermeler çıkarmaya çalıştım…Matrix, derinliğini kullanılan sinema tekniklerinden ziyade edebî tenkitlere borçlu. Maalesef Türkçe karşılığı olmayan tekniklerin başında edebiyat ve eleştiri literatürüne ünlü ingiliz şairi T.S. Eliot tarafından kazandırılan “Objective Correlative” geliyor. Bu teknikle yazar, (burada senarist ve yönetmen oluyor) okuyucuda (izleyicide) oluşmasını arzu ettiği belli duygu, düşünce veya çağrışımların uyanmasını, o duygu, düşünce ya da çağrışımı doğrudan doğruya beyan etmeden bir takım nesneler, durum veya olaylar zinciri kullanarak sağlamaya çalışır. Kullanılan diğer bir teknik de “Allusion” yani dolaylı yoldan yapılan atıflar, göndermeler. Her iki tekniğin de hedefi kolektif bilinçaltına yani ortak tarihî, sosyolojik ve kültürel geçmişe sahip kitlelerdir. Dolayısıyla Matrix’te yapılan atıfları / göndermeleri anlamak için Batı edebiyatı, felsefesi, mitoloji ve teolojisi ve hatta doğu mistisizmi hakkında yeterince malumat sahibi olmak gerekiyor.''
Zehra Azade Sosyal-Matrix